Çok Gülen Çok Mu Ağlar?

 

Genel olarak çok duyduğumuz bir sözdür değil mi? Bu bir batıl inanç mıdır yoksa bilinç altında ki farkedemediğimiz korkularımız mı var? Çok gülmenin çok ağlamakla ne gibi bir ilgisi olabilir? Mutlu olmanın bir bedeli olabilir mi?

Siz de bir şeyin gerçek olamayacak kadar iyi olduğunu hissettiğinizde veya durumun sizin açınızdan yararlı olduğunu gördüğünüzde buna mutlu olamadan şüphe hissediyor musunuz? Olayın sevincini hissetmeden önce kişiler ya bunun sonunda kötü bir şey olursa gibi bir otomatik düşünceye sahiptirler. İstese de bu duyguya engel olamaz ve kendini kısıtlanmış bir mutlu olma halinde bulur. Çünkü çok sevinmemelidir sonunda kötü şans başına bela olabilir.

Bir süre sonra bireyler keyif verici, mutlu olabileceği etkinliklerden bile kaçınmaya başlar. Sevinçli haberler duymak onu korkutur.  Çünkü mutlu olursa sonunda üzülebilir gibi bir kısır döngü içerisine girer.

Aslında kişi eğlenceli aktivitelerden değil o anda mutlu ve keyifli olarak kötü bir duruma hazırlıksız yakalanmaktan korkar.

Neden bir insan pozitif bir duygudan korksun ki? Bunu tam olarak anlamak bazen zor olabilir. ancak kişinin geçmiş yaşam deneyimleri, çocukluktan itibaren mutluluk ve ceza ilişkisi bireye bunu öğretmiş olabilir. Çok mutlu olduğu zamanlarda yaşadığı olumsuz deneyimler bunu pekiştirmiş olabilir. Kişi mutlu olduğu anda bir sebepten veya kişiden dolayı mutluluğu elinden alınmış ve negatif duygularla onu cezalandırmış olması bireye mutluluğun uzun sürmediği algısına sebep olmuş denebilir. Bunu deneyimleyen kişinin artık düşüncesi ‘mutluluk uzun sürmez mutlaka arkası olumsuzluktur’ olur. Kişi artık mutlu olduğu anlarda ‘şimdi ne olacak’ diyerek algılarını daha çok olumsuz durumlara açarak bekler.

Ve genellikle olumsuzluğu deneyimler. Bu da düşünceyi pekiştirir. sevinçler doyasıya yaşanamaz, bastırılmak zorunda kalır. Şüpheli bir mutluluk insana ne kadar olumlu bir yön verebilir ki?

Bu durum yalnızca mutluluk-mutsuzluk kısır döngüsüyle kalmayıp artık bireye depresyon da eşlik etmeye başlayabilir. Bazen bu iki durum birbirine de karıştırılabilir.

          Peki Ne Yapılmalı?

Hayat tek düze giden bir yol değildir. İnişleri ve çıkışları vardır. Her zaman mutlu veya her zaman mutsuz devam etmez. Bir duygu bile sonsuza kadar sürmez. Örneğin; sevinçli bir haberi ilk aldığınızda ki mutluluk ile 5 dakika sonra ki mutluluk oranı aynı değildir. Gün içinde bile farkında olmadan bir çok sevindirici veya üzücü olaylarla karşılaşabiliriz. Örneğin sosyal medyada gezinirken kötü bir haberin arkasından bir sonra ki sayfada sevdiğiniz biri ile ilgili bir gelişmeyi görebilirsiniz.

Şimdi belki diyorsunuz ki ‘iyi güzel de bu benim elimde değil, farkında bile olmadan o duyguya giriyorum.’ Evet, bu bir andan değiştirilebilecek bir durum olmayabilir. Çünkü uzun yıllar boyunca hayatınızın önemli bir bölümünü bu düşünce üzerinden inşaa ederek ilerlemişsiniz. Hatta deneyimleriniz de sizin bu düşüncenizi pekiştirmiş. Yani yumuşak bir dokuya belki kolay bir şekil verirsiniz ama kemikleşmeye başlamış bir yapıya istenilen şekil anında verilemez. Kırılabilir. Yavaş yavaş zamanla olabilecek bir durum. Bunun için doğru düşünmeyle başlanabilir. İşlevsiz düşünceler yerine daha işlevsel düşünceler geliştirmek önemlidir.

Bu konuda mutluluk ve kötü olay arasında ki bağlantıyı çalışabileceğiniz en iyi alanlardan biri Bilişsel Davranışçı Terapi’dir. Düşünce biçimini değiştirme duygu ve davranışların değişimi için en önemli adımdır. Doğru düşünme tekniklerini öğrenerek gelecek hayatınızda bu problemi geçmişte bırakıp sevinci, mutluluğu hissedip, doyasıya yaşayabileceksiniz.

Uzman Klinik Psikolog
Gizem DURAN TÜZER

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir